KAMUOYUNA
Yüksek Seçim Kurulunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi ile ilgili olarak Ülkemiz Kamuoyundaki yoğun tartışmaları bitirmesi beklenen kararı beklentilerin aksine yeni tartışmaları beraberinde getirmiştir. Ne iktidar; ne de muhalefetten yana olmaksızın sadece hukukçu kimliğiyle konuyu irdelediğimizde aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunluluğu doğmuştur.
Henüz gerekçeli karar açıklanmamakla birlikte kısa kararda belirtilen " kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyelerinin seçimde görevlendirilmek suretiyle bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçime müessir olması " nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili iptal kararı verilirken; aynı sandıklarda kullanılan Muhtarlık, Belediye Meclisi ve İlçe Belediye Başkanlığı seçimi oylarını geçerli kabul etmiş olması nedeniyle karar kendisiyle dahi çelişmekte olup güvenirliğini yitirmiştir.
Anayasa, 7062 ve 298 sayılı yasalar gereğince ‘resen’ ya da yapılacak ‘itiraz’ üzerine ‘seçim sonuçlarını ve seçmen iradesini etkileyen açık hali inceleme’ yetki ve sorumluluğu bulunan Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekçeli olmayan bu kararı ile herkesin oy pusulalarını tek ve aynı zarfa koyup aynı sandığa attığı oylardan Büyükşehir Belediyesi için atılan oyu geçersiz; diğer üçünü geçerli sayması izah edilebilir bir durum olmadığı gibi kuruluş ve çalışma tarzı bakımından ‘yargı organı’ olan Yüksek Seçim Kuruluna ve dolayısı ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına güveni ortadan kaldırmış hukuka aykırı bir karardır.
YSK ve Seçim Kurulları bir yargılama faaliyeti yapmakta olup YSK da Türkiye Barolar Birliğinin, İl ve İlçe seçim kurullarında ise Baroların görevlendireceği avukatların olmadığı temsil edilmediği yargılama faaliyetinden iptal sonucunun çıkması ne yazık ki itirazı kabul edilen siyasi partinin mensuplarından bazılarını dahi şaşırtmıştır. Bu kadar temel bir problemin yediye karşı dört oyla çıkması da düşündürücüdür.
298 sayılı Seçim Kanununda sandık kurulu başkanı ve bir üyenin kamu görevlisi olması kuralı getirilmekle birlikte bunun mümkün olmadığı hallerde sandık kurullarının teşkilinin usule uygun olacağı kabul edilmiştir. Kaldı ki usulsüz oluşturulduğu iddia olunan sandık kurullarının seçmen iradesine ve seçim sonuçlarını ne şekilde etkilediği de anılan kararda açıklanmamıştır.
Bununla birlikte Yüksek Seçim Kurulu’nun itiraz üzerine 20.04.2019 tarihinde Bursa Mustafa Kemal Paşa İlçesi seçimleri ile ilgili “Sandık Kurullarının teşkiline ilişkin itirazların Yüksek Seçim Kurulunun 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 sayılı kararı ile kabul edilen Seçim Takvimine göre 02.03.2019 tarihinde karara bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir” Şeklindeki emsal nitelikteki kararı karşısında usulden reddi gereken bir itirazı kabul etmesi kararın hukuki olmaktan çok siyasi bir karar olduğu yönünde algıya sebebiyet vermektedir.
Öte yandan Yüksek Seçim Kurulu kanuna açıkça aykırılık teşkil eden mühürsüz zarflarla ilgili olarak vermiş olduğu 16.04.2017 tarihli 560 sayılı kararında ‘Sandık Seçmen listelerinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunmaktadır. Anayasanın 67 ve 90/5 maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No’lu protokolünün 3. Maddesi birlikte değerlendirildiğinde sandık kurullarının hata ve ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.’ diyerek seçmen iradesine üstünlük tanımış, Anayasal hak ve yükümlülük olan ‘ oy kullanma’ nın kanuni usulünden ziyade tezahürüne, seçim sonuçlarına sahip çıkmıştır.
Bu kararla; Seçmene yüklenebilecek bir kusur olmayan hallerde Anayasal bir hak ve yükümlülük olan ‘seçmen oyu’ nun geçerli sayılması gerektiğine karar veren, aksinin kabulünün ‘vatandaşın yönetime katılma hakkını korumak için getirilen ve araç niteliğindeki usul kurallarından sadece birinin ihlalinin hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde uygulanması’ sonucunu doğuracağını kabul eden Kurul işbu İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı ile ilgili 06.05.2019 tarihli kararı ile bizatihi kendi ile açıkça tenakuza düşmüş ve yargıya güveni zedelemiş olup karar Kurulun daha önce ki içtihatları ile de kabul ettiği ilkeler ve gerekçe doğrultusunda Anayasa ve AİHS ne aykırıdır.
Oysa ki Seçim mevzuatımızın hükümleri çok açıktır. Seçmen listeleri, kanuna göre seçimden önce askıya çıkmış ve itiraz süreci sonunda kesinleşmiştir. Artık, seçimden sonra, seçmen listelerine ilişkin bir uyuşmazlığın çıkarılması hukuken mümkün değildir. Sandık kurulu başkan ve üyeleri de seçim mevzuatına göre ilan edilmiş ve itiraz süreci sonunda itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmesi yapan İlçe Seçim Kurulu Başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulması yönündeki kararına gelince: anılan İlçe Seçim Kurullarını teşekkül ettiren bizzat kendisi olan YSK’ nın demokrasinin tezahürü olan ‘seçmen iradesi’ nin yok sayılması sonucunu doğuran ve iptal kararına gerekçe sayılan eylemlerde en üst seviyede kusur ve sorumluluğu bulunmaktadır.
İlgili karar Hukukun Üstünlüğü ve Hukuk Devleti kavramları ile bağdaşmayan aynı zamanda Demokrasiyi zedeleyen bir karar olup kamuoyunda da birçok tartışmayı beraberinde getirerek yeni sorunlara yol açmıştır. Ülkemiz açısından üzücü olan ise bu tartışmaların galibinin olmayacağı ve ülkemiz demokrasisinin aldığı, alacağı yaralardır.
Giresun Barosu olarak hiçbir siyasi partinin yanında veya karşısında olmadığımızı; sadece ve sadece hukukun yanında olduğumuzu beyanla tüm yaşananlara karşın “ sandık” değerli olup tüm vatandaşlarımıza düşenin de sağduyulu davranıp hangi görüşe sahip olunursa olunsun 23.06.2019 tarihli seçimlerde demokratik haklarına sahip çıkarak oylarını kullanmaları gerekliliği olduğunu Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.07.05.2019
Giresun Barosu Yönetim Kurulu adına
Baro Başkanı
Av.Soner KARADEMİR
© 2024 - Giresun Barosu