Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında kabul edilen İstanbul sözleşmesi 7 Nisan 2011’de yürürlüğe girip 11 Nisan 2011 de imzaya açılmış ve ilk imzalayan ülke de Türkiye olmuştur. Sözleşme 24 Kasım 2011’de Meclisimizden geçmiş; 8 Mart 2012'de Resmî Gazete’de yayımlanmış; 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiştir.
Bilindiği üzere; “ usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşmeler anayasanın 90.maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır “ demektedir. Ve usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş uluslararası sözleşmeler, anayasanın üzerinde öncelikle uygulanması gereken hükümlerdir.
Demokratik, anayasal hukuk devletlerinde kural; bir sözleşme ne şekilde yürürlüğe konulmuşsa yine aynı prosedür dahilinde çekilinmesi gerekir. Yani sözleşme meclis onayı ile yürürlüğe konmuşsa, yine aynı prosedür izlenerek meclis tarafından yürürlükten kaldırılabilir. Aksi anayasanın 90.maddesi ile çelişeceği gibi, meclis iradesinin de hiçe sayılması anlamı taşıyacak ve demokratik olmayacaktır.
15 Temmuz 2018'de çıkartılan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3'ncü maddesi ile "Milletlerarası andlaşmaların onaylanması, bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük süresini uzatma, Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri yapma, milletlerarası andlaşmaların uygulama alanının değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur " denilmiştir. Yine 703 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 244 sayılı kanunda da yapılan değişiklikle, uluslararası kurumlarla imzalanan anlaşmalarda "Bakanlar Kurulu" ifadeleri "Cumhurbaşkanı" olarak değiştirilerek hükümet tam yetkili kılınarak uluslararası sözleşmenin fesih ve sona erdirme yetkisi cumhurbaşkanına devredilmiş ve bu devir de yine bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılmıştır. Buradan hareketle sözleşmenin feshi imkanının Cumhurbaşkanında olduğu şeklinde hukuken doğru olmayan bir görüşün ortaya atılması ihtimaline karşı bilinmelidir ki :
Anayasamızın 13.maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir “ hükmüne yer vermektedir. Yani temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir düzenleme Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılamaz.
İstanbul Sözleşmesinin neredeyse tüm maddeleri genel olarak bakıldığında kadının temel hak ve özgürlüklerini anayasanın dahi üzerinde koruma imkanı veren hükümlere yer verildiği, ve bizatihi kadının temel hak ve özgürlüklerine ilişkin olduğu açıktır. Anayasanın 13.maddesi kapsamında bakıldığında temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kaldırılması, anayasanın 13., 90. ve 104. maddelerine aykırıdır.
Kaldı ki; Anayasamıza göre Cumhurbaşkanının Kanunla düzenlenmiş bir konuda kararname çıkarma yetkisi yoktur. İki taraflı yükümlülükleri ihtiva eden usulüne uygun kabulle kanun hükmünde olan uluslararası bir sözleşmeden Anayasal Usule aykırı olarak tak taraflı fesihle çekilme mümkün değildir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisine verdiği yetkiye ilişkin değişiklik 2018 tarihinde yapılmış olup İstanbul Sözleşmesi farklı usulle 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Bir uluslararası sözleşme hangi usulle yürürlüğe alındı ise ancak o usulle yürürlükten kaldırılabilir. Yetki ve usulde parelellik gereğince sonradan yapılacak değişikler, değişiklik sonrasındaki usulü belirleyebilir ise de öncesine uygulanamayacaktır. Bu itibarla sözleşme Mecliste kaldırılmadıkça yürürlüktedir. Daha önce imzalanan İstanbul Sözleşmesi ancak anayasadaki hüküm doğrultusunda aynı yöntemle fesih edilebilir. Bu nedenle yapılan bu değişiklik, kabul edilemez olup hukuka aykırıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Giresun Barosu Yönetim Kurulu
© 2024 - Giresun Barosu