2021-2022 Adli Yıl Açılış Töreni 01 Eylül 2021 Çarşamba günü saat 12:00'da Giresun Hükümet Konağı önünde; son günlerde yoğun artış gösteren COVID-19 tespitleri nedeniyle alınan tedbirler kapsamında meslektaşlarımızın katılımıyla gerçekleşti. Törende Baro Çelengini Baro Başkanımız Av.Soner KARADEMİR ile meslektaşlarımız Av.Selin TURGUTOĞLU ile Av.Eren Naci AKSOY sundu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından başlayan tören Baro Başkanımız Av.Soner KARADEMİR Yargının ve mesleğin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin konuşması ile son buldu. Tüm meslektaşlarımızın yeni adli yılını kutlar, yeni adli yılın hepimize güzellikler getirmesini dileriz.
BARO BAŞKANIMIZ AV.SONER KARADEMİR'İN 2021-2022 ADLİ YIL AÇILIŞ KONUŞMASI;
Değerli Avukat ve stajyer avukat meslektaşlarım,
Basınımızın değerli mensupları,
Kıymetli Emniyet görevlilerimiz,
Çok kıymetli hanımefendiler, beyefendiler !
Konuşmama başlarken bir önceki adli yıl açılışından bugüne aramızdan ayrılan meslek büyüğümüz Sayın Av.Bedir AKSU’ ya Allahtan rahmet; halen tedavileri devam eden önceki dönem Baro Başkanlarımızdan Sayın Av.Nurten Pamuk AKDAĞ ve Sayın Av.Erdoğan TÜRKOĞLU’ na bir an önce sağlıklarına kavuşarak aramıza dönmelerini için şifalar diliyorum.
Her adli yıl açılışında yeni yılın insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygının sağlandığı, adaletsizliklerin sona erdiği bir yıl olmasını dilerken ne yazık ki bir önceki açılıştan bugüne geçirdiğimiz bir yılda, ülkemizde ve Dünyada insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı sağlanamadığı gibi, yeni yıla da toplumumuzun hak ve adalet sorunu bütün ağırlığıyla varlığını sürdürmüş olarak çözüm bekleyen birçok sorunla birlikte merhaba diyoruz.
Demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı toplumlarda bireyin ve toplumun en temel güvencesi olan bağımsız ve tarafsız yargının iktidarlardan ve muhalefetlerden bağımsız olması gerektiği gibi; aynı zamanda resmi veya gayri resmi her türlü ideolojik, politik düşünce ve sair eğilimlerden de bağımsız olmalıdır. Ancak geride bıraktığımız yıl sonunda yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlenmesi bir yana, şu an yargıya ve adalete zaten çok sınırlı olan güveninin de iyice zedelendiğini görüyoruz.
Yıllardır her adli yıl açılışında, yargının, bireylerin hak ve adalet mücadelesinin en temel ve vazgeçilmez unsuru olan avukatların ve avukatlık mesleğinin sorunlarının çözümüne dair beklentilerimizi ve taleplerimizi dile getiriyoruz.
Ancak çözüm bir yana mevcut sorunlara yenileri eklenerek her geçen gün ağırlaşıyor. Bir yandan kaliteli bir hukuk eğitimi sunamayan ve her gün sadece siyasi ve ekonomik amaçlarla yenileri açılan, bazılarında hiç Profösör bile olmayan hukuk fakülteleri; diğer yandan meslektaşlarımızın ekonomik sorunları ve ne yazık ki siyasi erki elinde bulunduranların mesleğimize bakış açısı savunma mesleğinin geleceğini tehdit etmektedir.
Avukatlar olarak en öncelikli ve büyük sorunlarımızdan olan ekonomik sorunlarımız en çok stajyer ve genç meslektaşlarımızı etkilemesinin yanında artık hemen hemen tüm yaş grubundaki meslektaşlarımıza sirayet etmiş olan geçim sıkıntısı, işsizlik, emeklilik dönemindeki çok düşük alınan maaşlar, verilen onca emeğin ve harcanan yılların sonunda yaşanan düş kırıklıkları… Tüm bunların sonunda da derin ruhsal çöküntüler ve hatta artık intiharlar…
Öldürülüyoruz…Bir önceki adli yıl başlangıcından bu güne bir çok meslektaşımız görevlerini ifa ederken saldırıya uğradı ve hayatını kaybedenler oldu. Ancak buna karşın etkin bir yasal düzenleme halen yapılmadığı gibi; en çok rastlanan haliyle haciz işlemlerinde kolluk görevlilerinin hacze iştirak etmesinin yasal zorunluluk haline getirilmesi için daha ne kadar öleceğiz.
Neredeyse her gün ya yeni bir düzenleme ile ya da yargının bir kararıyla avukatların kazanımları ellerinden alınmakta, mesleki faaliyet alanı daraltılmaktadır. Yürütme ve yargı el birliğiyle avukatları güçsüzleştirerek etkisiz kılmak, avukatlık mesleğini ise itibarsızlaştırarak işlevsizleştirmek ve geleceğini yok etmek için her fırsatı kullanmaktadır. En yakın örneği ile tüm siyasi partiler ülkemizde lebalep salonlarda il ve ilçe kongrelerini yaparken; Baro seçimlerinin Kanunun açık hükmüne rağmen keyfi gerekçelerle ertelenmesi ve açılan davaları kazanmamıza rağmen bunun ısrarlı bir şekilde devamı savunmaya olan bakış açısını göstrmektedir.
Değerli meslektaşlarım biz bu sorunları anlatırken sadece ekonomik saiklerle yapıldığı da sanılmasın. Zira Avukat sayısının kontrolsüzce artması , ekonomik zorlukları artırmanın yanında nitelikli hukukçu sayısını ada azaltmakta; yeni açılan hukuk fakültelerindeki eğitimin yetersizliği, adalet hizmetinin verimli ve etkin yürütülmesini de zorlaştırmaktadır.
Yargının kurucu unsuru olan ‘Savunma” sistemli bir şekilde yargıdan dışlanmaya çalışılmaktadır. Adliyelerin hakim ve savcıların olduğu gibi avukatların da görev yeri olduğu unutulmakta; Adliyelerde Avukatların şifreli kapılardan giremediği; Hakim ve Savcı alanları oluşturulmaktadır. Dosyalara erişim haklarımız engellenmekte; müteaddit defa bizzat Sayın Adalet Bakanımızla yüzyüze yaptığımız birçok görüşmede dile getirmiş olmamıza ragmen Avukatlık Kanunu 2. Maddesine aykırı olarak başta tapu ve nüfus müdürlükleri gibi kamu kurumlarından ya da özel kurumlardan bilgi ve belge alma taleplerimiz keyfi gerekçeler ile engelenmektedir. Vergi ve sosyal güvenlik yükümüz hiçbir meslekte olmadığı kadar ağırdır.
Bu acı tablo karşısında “Yargı Reformu Stratejisi” ile birçok yenilik ortaya konulurken tüm bunlara aykırı olarak halen hukuk fakültelerinin açılmaya devam edilmesi bizler için başka bir hayal kırıklığı olmuştur.
Devlet Memurları Kanunundaki yasağa rağmen uzlaştırmanın memurlar eliyle yapılması; İyi işleyemeyen bir yargı sitemi nedeniyle davalar uzun sürüyor diyerek Alternatif çözüm yolları adı altında devletin üç ana erkinden biri olan yargı erkinin bağımsız mahkemeler dışındaki birimlere, kuruluşlara ya da şahıslara devredilmesi daha büyük problemlerin doğmasına sebep olmaktadır.
CMK vekâlet ücretlerindeki angarya derecesindeki adaletsizliğin de süratle giderilmesi gerekirken, CMK avukatlığının adeta bir formalite haline dönüşmüş olması sadece biz avukatların değil yargı sistemimizin bir sorunudur.
Örnek olarak saydığımız ve daha onlarcasını sayabileceğimiz sorunların çözümü için avukatların, hâkimlerin, savcıların, adliye personellerinin, iktidarın, muhalefetin, bürokrasinin kısacası tüm müesseselerin hiçbir makam ve mevki gözetmeden, hiçbir güce, mezhebe, ideolojik gruba bakmadan hiçbir şeyden korkmadan ve çekinmeden evrensel hukuk temelinde görevimizi ifa etmemiz gereğini bir kez daha yineliyorum.
Baroların seçim sisteminin değiştirtilerek Barolara demokrasinin getirileceği ve siyasetten uzaklaştırılacağı hususları ülke gündemine oturtularak çoklu baro isimli garabet yasa değişikliğini hep birlikte gördük. Baroların bu hususta verdiği mücadele ise maalesef görmezden gelinmiş, kulak ardı edilmiş, herşeye ve herkese rağmen çoklu baro yasa teklifi siyasi kaygılarla ve ben yaptım oldu anlayışıyla yasalaştırılmıştır. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma ve savunma görevini kanunun kendisine yüklediği baroların, sözüm ona siyasetten arındırılması için paramparça edilmesi saikiyle çıkarılan bu yasanın, esasında baroları tam da siyasetin merkezine oturttuğu kısa süre içerisinde sübut bulmuştur. Zira bir ilimizin 2 nolu barosunun kurucular kurulu üyesi, bir siyasi partinin genel başkanına kuruluşla ilgili arzda bulunarak emir ve talimatlarını aldığı yönünde sosyal medyada paylaşımda bulunmuş ve bu talihsiz paylaşım Türk Hukuk Tarihine simsiyah puntolarla yazılmıştır. Yine Ankara Baromuzda kurum avukatı meslektaşlarımızın ve sözleşmeli çalışan meslektaşlarımızın 2 numaralı Baroya kayda zorlandığı yönündeki haberler esef vericidir.
Gelinen bu noktada, yapılan yasa değişikliğinin baroları siyasetten uzaklaştırmak yerine tam da siyasi kutuplaşmaya yola açtığı ve baroları siyasetin merkezine oturttuğu tartışmasız şekilde ortaya çıkmıştır.
Daha da ürkütücü olanı ise Türk Hukuk Sistemi içinde yaşadığımız bu sıkıntılı sürecin yalnızca barolarla sınırlı kalmayacağı, belki bir sonraki adımda hakim-savcı ve tüm adli teşkilatı bu tehlikeli sarmalın içine çekeceği endişesini hep birlikte yaşıyoruz. Temennimiz ve talebimiz bu tehlikeli yasa değişikliğinin bir an önce düzeltilerek tek baronun hukuk sistemimizde var olmaya devam etmesinin sağlanmasıdır.
Tüm bunları ifade ederken ne iktidarlardan ne de muhalefetlerden yana da değiliz. Tek paydamız da insan hak ve özgürlükleri ve hukuk paydasıdır. Ancak elbette ki Barolar olarak bizlerin de öz eleştiri yaparak, sözümüzün daha değerli ve samimi olması adına, salt mesleki alan içerisinde ve hukukun üstünlüğü ile insan hakları temelinde hareket etmemiz gerektiğinin de altını çiziyoruz.
Barolarımız, demokrasiyi benimsemiş ve özümsemiş olan devletlerde siyasal iktidarları kendi faaliyet alanları dâhilinde sorgulayan, eleştiren, onlara telkin ve tavsiyelerde bulunan kuruluşlardır. Yani, demokrasiyi sadece seçimden seçime sandıkta oy vermekten ibaret olmaktan çıkaran demokrasi enstrümanlarıdır. Dolayısı ile yaptığımız eleştirilerin, tavsiyelerin ve açıklamaların demokrasinin bir gereği olarak kabulü de zorunludur.
Bu duygu ve düşüncelerle Yeni adli yılın vatanımıza, milletimize ve tüm hukuk camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını diler; adaletin gecikmediği, insan haklarının ihlal edilmediği, kadınların katillerden ve psikopatlardan korunduğu ve himaye edildiği bir ülkeden ziyade özgürce yaşayabildiği, sokakta yürüyebildiği, konuşabildiği, sahip çıkılan değil saygı duyulan bireyler olabildiği; hayvanların ve çevrenin işkence görmediği, katledilmediği, yakılmadığı sorumluluğu ve ihmali bulunanların yargılandığı; yargı kararlarına saygı duyulduğu ve uygulandığı, yargının doğrudan ya da dolaylı talimat almadığı, hâkimlik ve savcılık güvencesinin tam olarak uygulandığı, hâkim ve savcıların liyakat esasına göre mesleklerine adım attığı ve mesleklerinde yükseldiği, hâkim ve savcıların bu kutsal mesleğe kabulünde boyun bükmek zorunda kaldıkları mülakatın yanında objektif kriterlerin ön planda tutulduğu, avukatların devletin kanunlarından aldığı yetkilerle milletin haklarını savunan adalet savunucuları olduğunun,
yargı erkinin üzerinde bir kambur değil üç eşitler arasındaki en önemli unsuru ve yargılamanın meşrulaşmasının yegane sağlayıcısı olduğunun kabullenildiği, herkesin kendisini adalete bağlı hissettiği bir yıl dileğiyle;
Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını akamete uğratacak her türlü girişimden uzak durulmasını, Bağımsızlığımızı ve bugünleri borçlu olduğumuz Ulu Önder Atatürkümüzün ilke ve inkılapları ışığında; hukukun üstünlüğü, hak ve özgürlükler mücadelemize bundan önce olduğu gibi durmaksızın devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyor; yeni adli yılın meslektaşlarımıza, vatanımıza, milletimize ve tüm hukuk camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Unutmayınız ki tarih sizi yaptığınız binalar, yollar, köprülerle değil; adil olup olmadığınızla hatırlar. Saygılarımla. 01.09.2021
Giresun Barosu Başkanı
Av.Soner KARADEMİR
© 2024 - Giresun Barosu