ÇOCUKLARIMIZI NEDEN KORUYAMIYORUZ
Ülkemizin farklı bölgelerinde son günlerde peş peşe yaşanan, çocukların kaybolması , istismar edilmesi olayları ve hemen ardından gündeme gelen idam ya da hadım gibi cezaların yasalaştırılması tartışmaları konusunda, Giresun Barosu olarak görüş ve değerlendirmelerimizi kamuoyuyla paylaşmak gereksinimi duymaktayız. Hepimizce infial içinde izlendiği üzere çocuklarımıza yönelik saldırı haberlerinin ardı kesilmiyor. Şair Şükrü Erbaş’ın dizelerindeki gibi,
“Yaşama nişanımız çocuklar;
Hangi evde doğarlarsa doğsunlar
Bizim evimizde ölüyorlar…”
Evet durum bu kadar acı ve acı hepimize bu kadar yakın. Bu acıya maruz kalmamak için ne yapıyoruz, ne yapmalıyız. Bu soruların cevabı tüm ülke olarak hepimizin sorumluluğundadır. Ve bu sorumluluk sosyal medyada paylaşımlarda bulunarak, bitirilebilecek bir sorumluluk değildir. Bu şekilde anlık tepkilerle sonlandırılabilecek kadar basit bir sorun da değildir. Uzun vadeli eğitim programları, suç ile mücadele politikaları, çocuk koruma politikaları üzerine düşünmek yerine, sadece idam ve kimyasal hadım meselesini ortaya atıp tüm sorunu bunların çözeceğini sanıp çocuk koruma meselesinin kendisini unutmak, toplumu bir çıkmaza sürüklemekten başka bir şey değildir.
Çocuklara karşı işlenen suç ne olursa olsun suçlu elbette en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak bu güne kadar sadece suçlunun en ağır şekilde cezalandırılması üzerinden yapılan toplumsal arayışın çözüm getirmediği, bilakis çocuğu bir kez daha mağdur ettiği görülmelidir. Ülkemizin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların korunmasına dair diğer Uluslar arası düzenlemeler, Anayasamız, Çocuk Koruma Kanunumuz ve Çocuk Hakları Alanında çalışan uzmanlar öncelikle ÇOCUĞUN KORUNMASI’ na vurgu yapmaktadır. Bu bakış açısıyla ortaya çıkarılan bilimsel çalışmalar referans alınmaksızın konunun sadece idam ve hadım üzerinden tartışılarak çözümün sadece bunlar olarak değerlendirilmesi ÇOCUKLARIMIZI KORUMAYACAKTIR. Ülkemizde idamın tek başına suçu önlemediği, tecrübeyle sabittir. O zaman, çocuk istismarının önlenmesi için tartışılması gereken en önemli konu toplumsal düzeyde nelerin yapılması gerektiğidir.
Mesele sadece öncelikli olarak suç işlendikten sonra, cinsel suç faillerinin bedenlerinin ya da cinsel dürtülerinin ortadan kaldırılması değil; suç işlenmeden önce, işlenene kadar zihinlerinin değiştirilmesi; çocukların, ebeveynlerin ve toplumun bilinçlendirilmesi ve suçun işlenmesinin engellenmesidir. Mesele, çocuklara yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılması için öncelikle şiddete ilişkin risklerin ve nedenlerin ortaya konulmasıdır.
Çocuk istismarı ile ilgili mevcut ceza kanunu düzenlemesini değiştirecek isek bunu bir tepki yasası olarak değil, bu konuda yapılmış çalışmaları tartışarak, daha önce bilimsel düzeyde tartışanların birikiminin değerlendirilmesine olanak sağlayarak ortaya çıkarmalıyız.
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar söz konusu olduğunda konunun sadece hukukçular arasında ve hukuk biliminin ışığında tartışılması yetmez. Çocuk korumanın gerektirdiği disiplinler arası çalışmanın cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar söz konusu olduğunda da yapılması ve ortak bir çözüm üretilmesi zorunludur. Çocukların fail ve/veya mağdur olduğu durumlarda yapılacak düzenlemenin toplum önünde, toplumun tüm kesimlerinin katılımı ile yapılacak tartışmalar ile olgunlaştırılması ve temel ilkeler etrafında oluşturulacak birliktelik ile dengelenmesi gerekir. Yapılacak düzenleme ve uygulamalar için toplumun desteğini almak her suç bakımından önemlidir ancak söz konusu olan cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar olduğunda bu önem daha da artar.
Bu konuda Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği ve Barolar tarafından düzenlenen ve yaklaşık bir yıla yayılan çalışmalarda, çocuk alanında, ilgili bir çok disiplinden uzmanın bir araya gelerek hazırladığı rapor önemli bir kaynak niteliğindedir. Yöneticilerden, yapılacak yasal düzenlemeler için bu konuda yapılan tüm çalışmaları dikkate almalarını, meseleyi tek çözümü sadece idam ve hadımmış gibi basite indirgemeyerek sığ bırakmamalarını rica ediyoruz. Bu ricamızı, çocuk istismarı yarasını yüreklerinde taşıyan basın ve kamuoyuyla paylaşır sesimize katılmalarını dileriz.
Av.Soner KARADEMİR
Giresun Barosu Başkanı
© 2025 - Giresun Barosu